Perşembe, Aralık 04, 2008

Noel, Hazırlıklar ve Paris



Şimdi nerede olmak isterdim serilerime bir yenisini daha eklemek istiyorum bugün... Paris... evet evet şu an Paris'te olmak isterdim... Aralık ayında hummalı bir çalışma başlar oralarda... Noel (Christmas) hazırlıkları... Daha önceleri burada da açıkça anlatmaya çalıştığım gibi Noel (Christmas) yılbaşı ile karıştırılmamalıdır esasen... 24 Aralığı 25'ine bağlayan akşamdır bu (özellikle katolikler için) Şehirdeki, evlerdeki hazırlıklar son derece keyiflidir. Aralık ayında çocuklara alınan bir tür takvim vardır. İllüstre bir şekilde hergün açılan ufacık bir pencerecik... En son 24ünde Hz. İsa tasvir edilir pencerede... Çok keyiflidir açması hergün... Hele ki şehrin ışıkları... süslemeler... Havada mistik bir tad vardır... İnsanın iyilik yapası gelir. Hiç alakasız ama bizim Ramazan'da daha bi insan daha bir iyilik sever olduğumuz gibi...


Bir zamanlar İstanbul'da da açılmış ama neden bilinmez iş yapamamış, Printemps, La Fayette, Samaritaine gibi büyük ve eski alışveriş merkezlerinin süslemeleri, etkinlikleri her çocuğun ve çocuk gibilerin aklını başından alır... Bu zamanlar Paris bambaşkadır... Esasen bu zamanlar tüm Hristiyan alemi bambaşkadır... Ama gelin görün ki, bizler Noel Baba'yı yılbaşına akuple edebilmiş yegane kişileriz... Tekrar ediyorum. Noel ayrı yılbaşı ayrı...


Evlerde ağaçlar bir güzel süslenir, hatta ev bahçeliyse, oraya taşar güzellikler... çocuklar için, eşi benzeri bulunmaz harika bir dönemdir. Noel Baba'ya mektup yazar çocuklar... Postacılar usanmadan taşır o mektupları bilinmeze... Noel ruhu ile ilgili olarak size bir sürü film tavsiye edebilirim ama bıkmadan usanmadan seyredebileceğiniz bir animasyon film olan , "Kutup Ekspresi / Polar Express" filmini şiddetle tavsiye ediyorum.


Hala Noel Baba'nın varlığına inanan biri olarak ve tüm bu hazırlıkları görebilmek adına şu an Paris'te olmak isterdim...


Joyeux Noel

Merry Christmas

Mutlu Noeller



Yalnız Adam

photo : amute.bloge.sapo.pt


Tuğla örgülü depo görünümlü binaların yanından hızla koşarak, çıkmaz olduğu daha ilk girişte belli olan sokağa girdiğinde, onu takip eden aracın farlarını çok açıkça görüyordu. Tel örgüye doğru bir hamle yaptı ama kapı iki yerinden kalın zincirle kilitlenmişti. Üzerinden atlamak geldi aklına ama takiptekiler iyice yaklaşmış, araçtan inmiş, yüzlerindeki sırtlan gülümsemesi ile biri elindeki zinciri sallıyor, diğeri sopayı avucuna avucuna zarifçe değdirip bırakıyordu... Fonda bir aksiyon müziği... Adam yutkundu... Birazdan hayatta yemediği dayağı yiyecekti... Belki ihtiyacı olan buydu belki daha sağlıklı düşünebilecekti dayağını yedikten sonra... Ellerinde dayak enstrümanı olan kişiler yutkunan adama giriştiler. Ama öyle böyle değil... Allah ne verdiyse tabir edileninden... Aradan saatler geçtikten sonra yutkunan adam biraz doğruldu. Gün ışıyor, sokak köpeği üzerine işiyordu... Etrafa saçılmış dişlerini avucuna toplayıp, doğrulmaya çalıştıysa da ilk seferinde başaramadı...


Yere oturdu. İki elini başının arasına alıp, acısına mı, düştüğü duruma mı ağladığını anlamaya çalıştı. Üzerine işeyen köpek bile acımış olsa ki haline yüzünü yalamaya başladı. Kollarına aldı köpeği. Sıkıca sarılarak, hıçkıra hıçkıra ağladı. Bir gözü tamamen kapalıydı. Etrafına bakmaya çalıştı... Dayak yedikten sonra yağmur yağmış, üzerinden akan kanları oluğa doğru süpürmüştü. Elbisesi paramparçaydı. Kaburgaları, ellerinin üzeri ve özellikle yüzü ateş gibi yanıyordu. Kafasının arkasından ılık ılık kan akıyordu hala... Bir hamle daha yaptı kalkabilmek adına. Demin yüzünü yalayan köpek, biraz uazklaşmış, sanki acıyan gözlerle ona bakıyordu. Elini pantalonunun arka cebine attı. Cebi yırtılmamıştı. Cüzdanı ve içindekiler duruyordu. Yola çıkıp bir taksi çevirebileceği geldi aklına. Yavaş hareketlerle yol doğru yürümeye başladı. Kulakları çınlıyordu. Sanki çok yüksek sesle müzik çalınan bir gece klübünden henüz çıkmış gibi hissediyordu. Acı ile karışık gülümsedi. Yola vardığında liman bölgesinde olduğunu hatırladı. Bu saatte ne taksi ne otobüs hiçbirşey geçmezdi buralardan... biraz daha yürümenin iyi olacağını düşündü. Bir bacağı oldukça aksıyordu. Takip edildiğini hissettiğin ise içini bir ürperti almıştı. Ani bir dönüşle arkasına baktığında, üzerine işedikten sonra tanıştıkları köpeğin olduğunu anlayınca içi biraz rahatlamıştı. Biraz daha yürümeye karar verdi. İleride bir otobüs durağı olduğunu anımsıyordu. Fakat bu hızla çok süreceği belli idi. Kararlı adımlar atmak istedi fakat acısı çok fazlaydı. Arada kesik kesik öksürüyor, bu kasılmalar ona fazlasıyla acı çektiriyordu. Neden sonra otobüs durağına geldi ve banka oturdu. Başı dönüyordu. Görüntüler bulanıklaşıyordu... Ağzına patlamış kaşından akan kan tadı geliyordu... Bir anda kendinden geçiverdi.





Gözünü açtığında, bembeyaz bir odadaydı. Yatar vaziyette, acılarından arınmış ve hafiflemiş gibiydi. kolunu bacağını kaldıracak hali yoktu ama içinde garip bir huzur vardı. Biraz susamış hissediyordu kendini. Odada kendinden başka kimse yoktu. Duvarların beyazı göz alıcı bir beyazdı. Etrafta hiç ses yoktu. Tıpkı kıyafetleri gibi... etrafa bakmaya çalıştı. Birden içi huzur doldu. Emniyetli bir yerde olduğunu hissetti. O huzurla tekrar kendinden geçti. Kendine geldiğinde, yeşil önlük giymiş doktor kılıklı birini baş ucunda gördü. Konuşmaya çalıştı ama sesi çıkmadı. Doktor kılıklı olan bakışlarındaki güvenle onu yorulmaması konusunda uyardı.





Gözünü açtığında, bir tekerlekli sandalyeye oturmuş, yemyeşil çimlerin üzerinde, bi sürü hasta kılıklı insanların, birileri ile yürüyüş yaptığı bir manzara ile karşılaştı. Yanında, orta yaşlı bir hemşire vardı. Sessizce ve kendi kendine kitap okuyordu. "Merhaba" dedi hem hemşireye hem hayata. Gülümseyerek cevap verdi hemşire... Ona aylardır bu hastanede bakıldığını anlattı. O gece ile ilgili neleri hatırladığını sordu... Adam herşeyi detayları ile hatırladığı halde cevap vermedi ama ne zaman çıkabileceğini sordu. Yakında diye cevap verdi hemşire...





Aradan uzun zaman geçmesine rağmen, sebebini sadece adamın bildiği ilginç bir gece yaşanmıştı. Adam o günden sonra hiç kimseyle çok uzun cümleler kurmadı... Yalnız bir adam olarak olarak hayatına devam etti. Kimdi? ne için? neciydi? hiç bilinemedi...





Sağlıcakla Kalın,





Vosmanius