Salı, Nisan 12, 2005

Survivor Türkiye


photo: M.Pir

Çok direndim... hayatımıza BBG ile girmeye başlayan bu tarz yarışma çılgınlığı bir gün biter ve bu konuda yazı yazmadan geçer giderim diye... Olmadı... Olamadı... Bu çılgınlık durmadı bitmedi aksine akıl almaz bir şekilde bir çığ gibi büyüdü... İtiraf edeyim ki ilk başlarda ben de takip ettim bir çoğunu... Taraf oldum... Sonra bir gün manyak mıyım ben dedim kendi kendime... Ben gerçek hayatın içinde yeralan bir fertim ve hayatta kalabilmek amacıyla, işime gücüme aileme odaklanmam gerekirken, 06 bilmemkim 14 bilmemkime ne demiş geyiğini sürdüremem dedim.
Gelin programları çıktığında elimi ayağımı çektim bu işlerden... Semra Hanım'a rağmen...
Ana haber bültenlerinde oğluna çemkirişlerini ister istemez seyrettim... Haber bülteni seyredesim olduğu için... Sonra zaten anladım ki haber seyretmek istiyorsan, Haber kanalı seyretmelisin... Gayet mutlu mesutken, birgün bir gazete bir ilan gördüm. "Survivor Türkiye" yarışmacı arıyor... Benzerlerinin Avrupa kanallarında "reyting" canavarı olduğunu biliyordum...
Hah dedim Doğayla mücadele işte bu ilginç olabilir... Aradan vakit geçti. Dost meclislerinde bu yarışmanın diğerlerinden çok farklı olabileceğini ve severek izlenebileceğini söylüyordum.
Sonra "Çırak" çıktı meydane, hepsi birbirinden merdane kişilikler, kestane sattı. Sadece ilk bölümünü seyredebildim... Şimdi ne yaparlar ne ederler bilemiyorum... Esasen bilmek de istemiyorum... "Survivor"'ın da ilk bölümünü seyrettim. Doğrusu beklediğim etkiyi bırakmadı bende... Dün akşam kaçıncı bölümüydü bilmiyorum ama bir daha seyrettim. İki ekipten oluşan onlarca kişi var... Bunları Kuzey ve Güney diye iki ayrı yere koyuvermişler... Bir ekip diğerine göre ezici bir üstünlük sağlamaktaymış... Ezilen grup ne yemek yiyebiliyor, ne yarışmaları kazanabiliyor, ne de bir varlık gösterebiliyorlar... Zaten ezilenler kaldı 5 kişi... Diğer grup son derece kendinden emin, kazandıkları yarışmalarla tavuk falan besleme olayına girmişler... Tüylerim diken diken oldu cidden... Ama sonra toparladım kendimi... Gözümün önüne çok eski ve beni gülümseten bir poster geldi... Belki sizde hatırlarsınız... "VERESİYE VEREN / PEŞİN ALAN" posteri... çok gülerim ben buna... Veresiye veren bitap düşmüş bir deri bir kemik kalmış biri ile tasvir edilir. Kasanın içi tam takır kuru bakır fareler cirit atıyor. Kasanın köşesi örümcek ağı bağlamış... Abimiz bir eli şakağında harıl harıl hesap yapıp bu gidişe nasıl bir dur! diyeceğini düşünür. Diğer tarafta semirmiş bir abimiz ağzında puro bir kasa dolmuş taşmış etraf tertemiz... Hatırladınız değil mi? İşte bu "Survivor Türkiye" bana bu meşhur posteri hatırlattı...
Ezilen dediğim grup, bütün gün yan gelip yatarak günlerini geçirirken, diğer grup deliler gibi çalışıp, avlanıyorlardı. Dolayısı ile de başarılı oluyorlardı... Moraller yerinde birbirleri ile şakalaşıp, oynuyorlar...
Arada bir göz atın hayata dair çok şey yakalayacaksınız. Güvenin bana...

Sağlıcakla Kalın

Vosmanius