Perşembe, Kasım 11, 2004

Kanlı Sonbahar


hacivat&karagöz (photo:sokakta.com)

4 yıldır Romanya, Bükreş'te faaliyet gösteren, Erkan Eryüksel yönetimindeki "Hayat Gazetesi" nin yeni transferlerinden Baha Pir yakinim olur. Yıllarca Hürriyet Gazetesinde çalıştıktan sonra, uzunca bir ara verdiği mürekkep kokusuna tekrar geri döndü. Yıllar yılı, yazması konusunda baskılarıma maruz kalan sevgili babacığımın, yazı, anı ve şiirleri burada ara ara yer bulacak. Değerli fikirlerinizi comment'lere aktarırsanız belki de Baha Pir'e özel bir web sayfasının da temellerini atmış olursunuz kimbilir?
vosm@nius


Kanlı Sonbahar

Güneşli bir kasım sabahına uyanıp, henüz Istanbul'u terketmemiş o güzelim sonbaharın tadına varmaksa amacınız... Sarı ve kırmızıya dönüşmüş kuru yaprakları ezerek Belgrad ormanlarında dolaşmak, sonra Boğaz'da balık tutanları seyretmek geçiyorsa içinizden...
Oltaya takılan istavritlerin dansını seyre dalarken, denizle sarmaş dolaş olmuş tarihi yalıların yalnızlığına katılmak ne hoş olurdu diye düşünürken bakıyorsunuz minare şerefeleri bir bir aydınlanmaya başlamış. Oruçlu olmadığınız halde iftar saatinde bir küçük esnaf lokantasının dar iskemlesinde kendinize bir yer bulup oturuyorsunuz.
Süzme mercimek çorbasını kaşıklayıp bir porsiyon köfteyle piyazı iştahla mideye indirdikten sonra yolunuz Sultanahmet'e uzanıyor.
Tam bir renk cümbüşü burası. Tarihi at pazarı gerçek bir panayırı andırıyor. Macuncusundan keten helvacısına, bozacısından, sucuk-ekmek satıcısına kadar herkes yerel giysileriyle yerini almış burada. Eski lunaparkların o eğlenceli tadına doyulmaz havasını iyiden iyiye hissediyorsunuz.
Çocuklar yepyeni bir dünyaya adım atmışcasına neşeli. Anne babalar böyle bir güzelliği onlara armağan ettikleri için de gözleri pırıl pırıl.
Bu meydanda herkes tatlı bir telaş içinde. Alman Çeşmesinden şerbet yerine yaşam iksiri damlamakta. Sultanahmet Camii koca ve görkemli gövdesiyle buradaki eğlenceye sanki hamilik ediyor. Çeşitli semtlerden, meydana akın akın koşup gelen bu insanlar bir haftadır Istanbul'da yaşanan "kanlı sonbahar"ın lanetini belki de üzerlerinden atmaya çalışıyorlar. Öte yandan evine bir an önce kavuşmak için el çantasını bebek gibi göğüsüne yapıştırmış genç kız korkulu gözlerle otobüs durağında bekliyor.
Kalabalıklarda, özellikle yeraltı geçitleriyle kentin tenha köşelerinde herkeste saldırıya uğrama ve ölüm korkusu. Istanbul'u daha bir güzelleştiren bu bulunmaz kasım güneşinde, üzerimize çöküp bizi boğmakta olan bu siyah perdeyi kim aralayacak? Cep telefonunu vermemek için direnen yaşlı adamın gözlerinin oyulmasını kim engelleyecek?
Pırlanta gibi bir genci dövüp trenden atan kapkaççılara kim dur diyecek? Üç kuruş uğruna masum bir insanın boğazının kesilmesine kim ve nasıl mani olabilecek? Sanayi sitesini basıp, koruma görevlilerini ağır yaralayan tinerci ordusunu kim durdurabilecek? Taksiciyi bıçaklayıp, onu kanlar içinde içinde bırakan bu gözü dönmüşlerin, icraatlarını bundan sonra da sürdürmelerine göz yumulacak mı? Bu güzel güneşli kasım ayını kana bulamaya devam edenlere hep böyle seyirci mi kalıncak? Başta Emniyet Müdürü olmak üzere bu kentin Valisi ve de asayişten sorumlu tüm kişileri maç izler gibi facia boyutuna ulaşan olaylara hep mi seyirci kalınacak? Bizler yıllar yılı dekor deviren acemi aktörlerin oyunlarını seyretmeye mi layik görüleceğiz...

Baha Pir
(11.11.2004)



Hiç yorum yok: