Salı, Şubat 14, 2006

Sevgililer Günü Üzerine...


- Yok kardeşim ne alakası var? Bunlar tamamen ticari uydurmalar…
- Yahu ne sevgilisi? 40 yıllık nikahlı karım ne sevgilisi, ne sevgililer günü?
- Ben anlamıyorum… yani sevgiyi neden bir güne sığdırmaya çalışıyoruz? Anneler, Babalar, Sevgililer günü gibi…

İtiraf etmem gerekirse bazı zamanlar bende böyle veya kısmen buna yakın düşündüm. Ama şimdi ne kadar yanıldığımı anlıyorum. Elbette ticari kaygılarla oluşmuş günler bunların çoğu. Ama nesi kötü ki sevdiğini bu seçilmiş günde düşündüğünü göstermek? Bugün yalnız insanları düşündüm. Hayatı boyunca yapayalnız kalmış insanları. Keşke elimden bir şey gelse ve hep bir araya gelip, bari özel günlerde bir araya gelip, yalnızlıklar paylaşabilse… Çok iyimser ve idealist biliyorum. Lakin o yapayalnız insanlardan farkım var kalbim kocaman ve dopdolu. Yalnızım şu an ama geçici olduğunu biliyorum. Bu yaşananların bir sınavdan ibaret olduğunu biliyorum. İstediğim an istediğim yerde olabileceğimi biliyor ve güç alıyorum. Şimdi aklıma hiç de adı ile bağdaşmayan yazıları olan bir yazar geldi. Beni çok etkileyen bir yazısı vardı. “Ne olur geç olmadan, sevdiğinizi söyleyin. Çünkü bunu söylediğinizde çok geç olabilir” diyordu. Sevdiğinize sıkı sıkı sarılıp, onu ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin. Bir demet çiçek veya en azından dudaklardan dökülen sevgi sözcükleri paha biçilmez birer armağandır… bunu hiç unutmayın. Hatta çiçeğe veya sevgi sözcüklerine burun kıvırıyorsa sevdiğiniz, hemen uzaklaşın oradan… Esas sevgi esas aşk belkide bir çakıl taşı verdiğinizde ellerine, gözlerinin parlamasını seyretmektir yada tutkulu bir öpücükle kalplerin deli gibi atması…

Tüm sevenlerin, sevilenlerin, terkedilen, terkedenlerin, hasret çekenlerin, hiçbir zaman kavuşamayacakların ama her zaman sevgilerinin değerini bileceklerin kısaca tüm sevgililerin, sevgililer günü kutlu olsun… Sarılın, sımsıkı sarılın sevdiğinize…birbirinize SENİ SEVİYORUM demekten çekinmeyin...

Vosmanius

Perşembe, Şubat 02, 2006

Kaçın Geliyor..

Bir toplantıda konuşmacının arkasındaki pano devriliyor. Ama suratlardaki panik!!! sanki resimdeki kişi yattığı yerden kalktı geldi. Hey Büyük Atam resmin yeter bir de hakkikaten kalkıp gelsen... Vay bazılarının haline... :-)

Tek Kişilik Eğlenceler


Loş bir balıkçı meyhanesi etrafta balık ağları, ağların üzerinde envai çeşit kuru balık, deniz kabukları, can kurtaran simitleri… duvarlarda küçük dörtlükler… rakı üzerine, dostluk üzerine, içme kuralları üzerine…karşı duvarda bir şömine…karşı masada yalnız bir adam tanımam etmem… açlığı bastırmak üzere oradayım… mezelenirken yağan yağmurdan dışarıya bakmaya çalıştım. Gözgözü görmüyor… kafamı karşı masaya çevirdim. Adam belli ki epeydir burada, masada oldukça fazla küçük tabak ve izmarit var. Gözüm daldı bir an karşı masadaki adamla tanıştığımızı ve en ince ayrıntısına kadar tanıdığımı düşündüm bir an…

Kalktım dikildim başına… “naber abi?” Diye sordum. İyiyim dercesine omuzlarını oynattı… dertli herhalde dedim içimden buyur etti masasına… çektim sandalyeyi oturdum… “n’ooldu abi bir derdin mi var?” Diye sordum... “Hiiiiç” dedi “kış geldi böyle oldu… kış geldi herkes gitti.” Anladım ki adam kendini çok yalnız hissetti. Duvarlara baktı, kendi kendiyle konuştu… ateşi seyretti. Ağladı bazen… bazen güldü… ama kendini çok yalnız hissetti. Anlattığına göre Göçmen kuşlar başının üzerinde giderlerken el sallamış. Ekmek atmış ilerilere belki göçmen kuşlardan acıkan vardır da gelir yalnızlığını paylaşır diye. Ama onların yolu uzun bir de H5N1 virüsü başlarında… durmamışlar. Göz ucuyla bakıp kanat çırpmaya devam etmişler. Adam ısrarla mutlu olmalısın mutlu olmalısın diye tekrarlamış kendine… “Bak” dedim “bahar geliyor buralara, bademlere kar yağdı sanma onlar çiçek… nergis çiçeğini bir tek çingenenin tezgahında yetişir sanırdın bak… dağ taş nergis, papatya, anemon dolu… bunların sana yaşama sevincinin yanısıra umut aşılamalı… Hayata aşık değil misin? Hayatın kıvır kıvır saçlarına tutunmuş değil misin? Hayat ki tosbağa hızıyla ilerleyen mutlu umutlu olduğunda bir küheylana dönüşmüyor mu? Bahar geliyor buralara her taraf uyanıyor. Şimdi hoplamak zıplamak zamanı. Kan değişik akar damarlarda, sana ait kadınları düşün hepsi sevmiyor mu seni? Peki ya sen onları?” Adam başını onaylarcasına salladı. Sigarasından bir nefes çekip gözlerini kısarak rakısından bir yudum aldı. Tekrar açtı gözlerini ve gözlerime dikerek hafifçe gülümsedi. Daha doğrusu ağzının sağ tarafı oynadı. Gülen gözlerle bakmaya devam ettim adama. Sonra bir şimşek çaktı… sıçradım yerimden, yağmur bardaktan boşanırcasına yağmaya devam ediyor…kafamı çevirdim karşı masadaki adam çoktan gitmiş. Garson gözünü bana dikmiş, hesabı ne zaman isteyeceğimi sorar gibi bakıyor. Amma çabuk geçiyor vakit hayal kurarken… kolumu kaldırıp, hesabı istedim… insan yalnızken ne garip eğlenceler buluyor diye geçirdim içimden… gülümsedim garsona… adam mı? Hiç tanışamadık ki? :-)