Çarşamba, Temmuz 20, 2005

İstanbul ve "Bizim Zamanımızda" Edebiyatı


beyoğlu (photo :Özgür Poyrazoğlu)

Bugün düşündüm de Istanbul’ da yaşamanın çok büyük avantajları olduğu kadar dezavantajları da var. Öncelikle avantajlarını sayayım ki gözünüzü korkutmayayım… Ticaret etrafınızdadır. Aradığınız herşeyi bulma şansınız vardır. İlkler hep Istanbul’da olur… Sanatsal açıdan doyarsınız. Taşı toprağı altındır. Istanbul’lu olmanın bir ağırlığı vardır. İnanılmaz güzel bir boğaz vardır. Gece hayatı inanılmazdır. Yirmidört saat yaşayan yegane şehirlerden biridir. Eski doku az da olsa korunabildiğinden nostaljik ögeler fazlacadır. Eski yerleşim birimlerinde inanılmaz mimari örnekler mevcuttur. Bir uçtan bir uca muazzam büyük olduğundan bir gördüğünüzü bir daha görmeniz olasılıklarla mümkündür. Kendine aşık eden tuhaf bir güzelliği vardır. Adına bir sürü şiir, şarkı yazılmış bir şehirdir. Yedi tepeli kent denilmesine rağmen bir sürü tepesi çukuru olan bir şehirdir. Istanbul herkesin rüyasıdır. Tarih boyunca da çok önem arzetmiş bir şehirdir… Yani anlayacağınız anlat anlat bitmez bir şehirdir. Fakat inanılmaz çile kentidir. Büyüklüğünden dolayı uçsuz bucaksızdır. Trafik sorunu inanılmazdır. Sabahın ilk ışıklarına kadar köprü trafiği olan sanıyorum sayılı şehirlerdendir. Eski nostaljik dokusuna inat tuğla ve beton rengi resmi rengi olan, park bahçe yerine, eski evleri, ağaçları kesmek veya yakmak suretiyle otopark yapılan ve sanki fütursuz bir yarışa girilen bir şehirdir İstanbul… Dünyanın en küçük ama en fazla şaşalı açılışı yapılan metrosuna sahip şehirdir İstanbul. Bir sürü site, toplu konut, site konumlu villasına sahip olup, en az ev sahibi olma oranına sahip şehirdir İstanbul. Deniz kıyısında balık yerine lahmacun yenilen şehirdir İstanbul. Seveninin çok ama sahiplenenin olmadığı şehirdir İstanbul. Aysa ve avrupa yakasını birleştiren o güzelim boğaza rağmen denizciliğin en az geliştiği şehirdir İstanbul…

Şimdi bakıyorum da olumsuzlukları sayarken esasen Türkiye’nin gerçeklerini de sıralamış oluyorum. Dolayısı ile İstanbul esasen Türkiye’nin bir aynasıdır sonucuna varıyorum. Ey şehri İstanbul sen ne garip bir şehirsin… Ne seninle ne sensiz. Ama gün gelecek tarafımdan vazgeçileceğini bilmeni istiyorum söz sana! Senin yerine çok özel ve el değmemiş bir bulacağım hayali ile yaşıyorum. Bu sefer söz kesinlikle sana benzetmeyip, seninle karşılaştırmayacağım yeni yerimi… Ama bil ki seni hep özleyip, senle geçen çocukluğumu yad edeceğim. İstanbulluysak, vefasız değiliz hani… J

Yaşım genç, genç olmasına… Ama Beyoğlu’nun eski halini hatırlarım. Levent’e giderken Troleybüs ile gidildiğini, Bağdat Caddesinin gidiş geliş trafiğini, Sahil yolunun çocukluğumda olmadığını, Bostancı çarşısının Buhara Et Lokantası ile sona erdiğini, Bostancı vapur iskelesinin yanında derme çatma kafeler olduğunu, hatırlarım ve yad ederim. Biz cevizi dalından toplar, her sene hurmanın ağız uyuşturan tadını test edenlerdeniz. Dut, domates, limon, karalahanın Migrosun sebze/meyve reyonundan değil topraktan ağaçtan yetiştiğini gördük biz J

Şimdi bakıyorum da kızım büyüdüke bizde büyüyoruz ve “eski”edebiyatı yapabiliyoruz. Yaşlanıyoruz diyemeceğim… Olgunlaşıyoruz ve bu çok hoşuma gidiyor. Çünkü kendimce kızımla paylaşacağım o kadar çok şey var ki… Ben benden büyüklerin aktardığı hikayeleri dinlemeye bayılırım… Umarım kızım da benim gibi dinlemeyi sever…

Vosmanius (31.05.2005)

Perşembe, Temmuz 14, 2005

Tatil hayalleri


photo : E.Pir

En sonunda yaz geldi. Hava sıcak mı sıcak... Büyükşehir karmaşasında yaşayanlar şimdilerde tatil planları yapar oldular... Kulak kabartın biraz... bu hayallerin birçoğu birbirinin aynı... Yani anlayacağınız hep standart hayaller... Oysaki ne kadar uçsuz bucaksız olabilir tatil planları...
Şaşırmayın hakikaten tamamen hayal gücünüzle sınırlı...

Kime sorsanız, deniz, kum havuz hayali kuruyor... bol yıldızlı oteller, sınırsız yeme içme, revü, animasyon... Peki tamam herkesin tercihine saygım var. Ama sizce de tatil biraz kafa dinleme, yalnız kalma, günlük stresten kurtulma değilmi? peki o zaman ne işiniz var bol yıldızlı otellerin havuz başlarında? Akşamdan, havlu koymak suretiyle şezlong kapmak bir stres giderici mi sizin için? Yiyemeyeceğiniz halde, tepeleme doldurduğunuz tabakların çöpe gitmesi üzmüyor mu sizi? Akşam yemeğinde teras'ta yer kapabilmek üzere uzun kuyruklar oluşturmak, büyükşehir'de hergün yaşadığınız trafik kaos ortamını tatilde yaşatmak arzusu mu?

Bakın size çok ilginç bir öneri... hiçbir yorum yapmamak adına link vereceğim... Buyrun hayal gücünüzü zorlayın...

Kalın Sağlıcakla,

Vosmanius

www.tatuta.org
www.bugday.org