Cuma, Aralık 31, 2004

Yeni sene ve karıştırılan simgeler


naperol

Hıristiyan aleminde, Aralık ayı tatil ayıdır. Aralığın 24'ü Noel/Christmas olarak kutlanır.
Aralığın başlarında Noel ağacı süslenir, Etraf taraf güzelleştirilir. Çocuklara Noel Baba'nın çeşitli hediyeler getireceği söylenip, harıl harıl alışveriş yapılır...

24'ü akşamı, kiliseye gidilir dualar edilir. Çocuk koroları dinlenir ya da ev de şömine başında ilahiler söylenip, Hz. İsa'nın doğuşu kutlanır. Mükellef bir aile yemeği yenip, çocuklar yatırılır... Ya gece yarısı yada ertesi sabah çocuklar koştur koştur ağacın altında yer alan hediyeleri açar ve mutlu olurlar.

Daha sonra Yeni yıl kutlanır. Özellikle Avrupa'nın büyük şehirlerinde, halk meydanlara toplanır, aile yemekleri yenir ve Yeni yıla merhaba denir. Neden bunları anlatıyorum?

Noel baba, adından da anlaşılacağı gibi NOEL'de gelir yılbaşında değil... Fakat gelin görün ki bizim ülkemizde Yılbaşı denince, akla çam ağacı ve Noel baba gelir... Ne ilginç değil mi? Bu yanlışı halkımıza mı mal etmek lazım? Yoooo kesinlikle değil... Medyaya bakın...
Yılbaşı zamanı fonda Noel Babalar, "Jingle Bells'ler" geyikler, falanlar filanlar... Çok komik... Birşey yapıyoruz ama tam anlamıyla gözünü çıkartarak yapıyoruz...

Herşeye rağmen İyi seneler... :-)

Not : Noel Tarihleri Hıristiyn aleminde farklılık gösterebilir. Protestan, Katolik ve Ortodokslar 24 Aralıkta, Gregoryenler 6 Ocakta kutlar Noeli... Neden diye sormayın, herşeyi bilmeme imkan yok...

Vosmanius

Perşembe, Aralık 30, 2004

Mutlu Yıllar

Geldik bir senenin daha sonuna… Nasıl geçtiğini anlayamadan, doya doya tadını çıkartamadan bir sene daha bitti. Mutlulukları ile hüzünleriyle koskoca bir üçyüzaltmışbeş gün daha geçti, gitti. Aslında bir önceki sene de böyle geçmemiş miydi? Ocak, Temmuz Aralık hop! Gitti bir sene daha…

Bir sene nedir ki? Bir hayatı dolu dolu yaşabildik mi? Acaba aklımızda en ufak bir soru işareti kaldı mı? Mesele budur. İnsan hayatı boyunca birçok şeyi arzular ve ulaşabilmek için çabalar. Kimisi amaca ulaşır, kimisi yanına bile yaklaşamaz. Kimi insanlar da sürekli arzu içindedir ama çabalama kısmı çok zayıftır. Bu insan tipi hiçbir şeyden memnun olmaz ama her şeyi ister. Hak etsin veya etmesin onlar dünyanın merkezidir. Aksi düşünülemez. Üretmeden tüketmek için programlanmış birer robot gibidir onlar. Aman siz siz olun üreterek tüketin. Çünkü unutmayın ki bu hayatın joker hakkı yok. Ne telefonla sorabilme hakkınız, ne yarı yarıya hakkınız ne de seyirciye sorma hakkınız. Vakit çok çabuk geçiyor. Bir büyüğüm bana insanların yaşadıkları müddetçe iz bırakmalarının elzem olduğunu söylemişti. Hakikaten de dünya üzerinde milyarlarca insan içinde, hiç göze batmayanlar da var ve kesinlikle de azınlık değiller.

Seneler gelip geçtikçe eskiye olan özlem artsa da siz siz olun bari bu sene iz bırakacak bir şeyler yapma çabasında olun. Yeni yıl size bu gücü, kuvveti, isteği, azmi versin. Elbette her sene olduğu gibi, yeni sene dünya ya barışı, hoşgörüyü, sevgiyi getirsin. Hiçbir çocuk hastalanmasın, Anneler ve Babalar ağlamasın. Kısa yoldan zenginlik hayalleri, kapkaç, hırsızlık ve hortumculuk artık tarih olsun.

Hepinizin yeni yılı kutlu olsun.


Salı, Aralık 21, 2004

Osman Hamdi Bey


kaplumbaga terbiyecisi (Osman Hamdi Bey)

Bu pazar Hürriyet'in ekinde Osman Hamdi Bey'in meşhur tablosu Kaplumbağa Terbiyecisi hakkında bir yazı çok ilgimi çekti.

http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~227@nvid~512107,00.asp

Louvre Müzesinin bile peşine düştüğü bu çok sevdiğim tablo Ülkemizde kalmış... Suna-İnan Kıraç Vakfı’nın sahibi olduğu Pera Müzesi'ne sonsuz teşekkürler... Darısı daha nice tablonun başına...

Vosmanius...

Kaza Geliyorum Der mi?


kaza :-(
Bir evvel ki yazımda, "Sevgili Senacığım,Çok ama çok geçmiş olsun. Tanrı seni bizlere bağışladı..." demiştim ya... bazılarınızın ilgisini çekmiş...
Sevgili kuzenim, sabah kahvaltı bile etmeden, [analar bahane bulur :-) ] bir seminere katılabilmek için basmış gaza... Tarabya'da, İngiliz sefareti misafir evinin önüne geldiğinde kontrolünü kaybedip karşı yönden gelmekte olan bir başka araçla çarpışmış... Kafa kafaya çarpışan iki araçtan Allah'a çok şükür ki Sena ve diğer araçtaki iki bayan canlı olarak çıkmışlar.
Sena kayma anından sonra hiçbir şey hatırlamıyor... Bir gözümü açtım ki hastane gibi bir yerdeyim diyor. Maggie ve ben farklı yönlerden Sena'ya ulaştık... Sena'cık kafasında birkaç dikişle, kelimenin tam manasıyla yırttı... Diğer bayanlarda, şükür birşey yok...
Kaza alanında yaptığım keşifte diğer araç olan, Peugeot 307'nin airbaglarinin patladığı lakin bizim Renault Clio Symbol'de olayın böyle cereyan etmediğini müşahade ettim.
Neden sonra, kemer takılı değil iken airbag'in patlamadığını öğrendik... Demek ki neymiş? bakkala bile gidiyor olsak; Aslaaaaa...
- Kahvaltı etmeden ve Annemizin onayını almadan yola çıkmamak lazım...
- Kemerlerimizi takmamız lazım...
- Annemizin veya eşimizin hazırladığı kahvaltıyı ihmal etmemek lazım...
- Yağışlı ve kaygan zeminde dikkat etmemiz lazım...
- I ıhhh! kahvaltısız olmaaaz!
- Özel Sağlık Sigortası, kasko gibi şeyleri kesinlikle ihmal etmememiz lazım
- Bir de kahvaltı etmeden çıkmamak lazım.

Bir nasihat bin müsibetten iyidir savından yola çıkıp, bana kulak veriniz. Farınız da yolunuz da açık olsun... Sena'cığım, tekrar tekrar geçmiş olsun... Tabi Diğer araçtaki 2 hanım kızımız, sizlere de çok büyük geçmiş olsun... Kaza bela tüm sevdiklerimizden uzak dursun...

Sevgiler,

Vosmanius

Perşembe, Aralık 16, 2004

Anlatacak o kadar çok sey var ki...


photo:elvan akbay-ankara

Hakikaten de anlatacak o kadar çok var ki... Nereden başlamalı? Sanıyorum ortaya dökmeli tüm akıldakileri... Anlaşılma kaygısı taşımadan... Evet evet en doğrusu bu...

Her zaman kara bulutların ardından, güneş açacak diye avutuyoruz kendimizi... Aslında öyle de oluyor. Ama en mühimi bekleyebilmek... Hakikaten kolay değil. Hep iyimser olmalı ama nereye kadar... Fazla iyimserlik biraz da kadercilik değil mi? o zaman acaba kötümser mi olmalı ? Ama bu sefer de negatif enerji olayları giriyor işin içine. Canım Annem (babaennem'e anne derdim ben) Rahmet olsun. "Bela okuma döner dolaşır seni bulur" derdi. Ne alaka demeyin kötümser olmamalıya cuk diye oturuyor. Netice itibari ile her ikisinden de birazcık olması lazım galiba...
siyah/beyaz, iyi/kötü, güzel/çirkin gibi...
------------------------------------------------
Hayatta radikal karar alabilmiş kaç kişi tanıyor sunuz? sanırım epeyce çoktur. Bende öyle peki arkadaşlarınıza bol bol akıl verir misiniz? ya da ne bileyim, arkadaşlarınız bazı kararlar arifesinde size danışır mı? bana danışırlar... Ne de kolay ahkam keseriz değil mi? ne güzel doğruyu buldururuz... Ama iş başa düştüğünde? evet bilirim hiç mi hiç kolay olmaz... Boşuna dememişler terzi kendi söküğünü dikemez diye... :-)
------------------------------------------------
Bir kıyamettir kopuyor Avrupa Birliği, Avrupa Birliği... Millet oturmuş 17 Aralığa kilitlenmiş...
Ağalar, 17 Aralık'ta sadece tarih alacağız. Yani öyle hoop diye birliğe girmiyoruz... Ayrıca tutun ki tarih vermediler... Ne olacak? kriz mi? Hadi ordan... Çoook beklersiniz... Ne dedi Sn. Erdoğan ?
Kopenhag Kriterlerine yeni bir isim verir, Ankara Kriterleri koyarız adını... Yaşar gideriz. Ben takdir ettim kendilerini... Hakikaten de Avrupa'nın her istediğini (makul ve mantıklı olanlarını) yerine getirdikten sonra ama layiki ile tabii... Ciddi bir gelişme olur bu memlekette... Hatta belki bir çok şeyi sindirmiş oluruz. Hala, sırtını dövize yaslayıp, bir gecede köşeyi dönme hayalleri ile yaşayanlar! boşuna umutlanmayın... Olmayacak öyle birşey... Benden söylemesi...
-------------------------------------------------

Sevgili Senacığım,
Çok ama çok geçmiş olsun. Tanrı seni bizlere bağışladı...

-------------------------------------------------
Tatlı kızım,
İyi ki varsın seni çok seviyorum... Yapımda ve yayında emeği olan sevgili karım seni de çok seviyorum... Bana katlanabildiğiniz için sizleri birkez daha seviyorum... Umarım Tanrım sesimi duyar ve hayalimizi gerçekleştirmek için gerekeni yapmamızı sağlar ;-) İşte o zaman, söz verdiğim ağaç evini kendi ellerimle yapacağım... Karıcığım sen özel birşey ister misin?
-------------------------------------------------
Vay be! bir yılı daha yedik iyi mi? Nasıl geçti anlayamadık :-O

Sevgiler, mutluluklar, boooool huzurlu günler hepinize...

Vosmanius

Pazartesi, Aralık 06, 2004


cigarette
Evet kesinlikle zararlı ama ben keyif alarak içiyorum sigarayı. Bu illeti bırakabilmek için gerçekten istemek lazım. Ben beceremedim.
Pazar günü Hürriyet Pazar ekini okurken, oradaki bir röportaj dikkatimi çekti. Bir başarı öyküsüydü bu. Cano Aret Özgener’in başarı öyküsü. Özgener hem başarılı bir iş adamı hemde gençlere güven duyan bir yönetim sergiliyor.
Açıkçası Puro felsefesi kulağa hoş gelse de, bence topluma açık yerlerde içilmemesi gereken bir şey. Sigara kullanan biri olarak Restoran ve Barlarda içilen puroları saygısızlık olarak yorumluyorum. Kokusu bana çok ama çok ağır geliyor.
Ama Cano Aret Özgener'in röportajını mutlaka okuyun...
Kaynak : Hürriyet Pazar