Cuma, Eylül 02, 2005

Taşlı Yollar


photo: "Old Datca" Erol Pir


Bu akşam eski Datçanın taşlı yollarında, aklıma takılan bir şarkıyı mırıldanarak yürürken, birden yerde hummalı bir hareketlilik ilişti gözüme… Bilenleriniz bilir geceleri pek iyi görmem ama bu fazlaca dikkat çekiciydi. İrice karıncalar kışa hazırlık yapıyorlardı gece yarısına yakın bir vakitte… Hiç uyumaz mı bu böcecikler? Cüsselerinin bilmem kaç katı yükü sırtlamışlar çok ilginç rotalı bir yol tutturmuşlardı… biraz seyrettim, çok hoştu…

Salı günü izin günümdü… sabah çok erken kalkmadım. Bu arada burada erkencecikten kalkıyorum… çok hoşuma gidiyor… bazen saatten önce kalktığım bile oluyor ve bu beni şaşırtıyor… Neyse izin günümde biraz geç kalktım… hiçbir plan yapmadığım için önce biraz ne yapabileceğimi düşündüm. Kahve suyumu ısıtmak üzere su ısıtıcısının düğmesine basıp, bahçeye çıktım… Aaa fesleğenlerim kendinden geçmiş… Oysa biricik karıma söz vermiştim onları kurutmayacağıma dair. Kahvemi koyup geri geldim… fesleğenlerimle konuştum… etrafta konuşacak kimse olmayınca, her nesne bir sohbet partnerine dönüyor inanın. Musluğu çok hafif açıp, fesleğenlerimi suya doyurdum…. İşte o an etrafıma baktığımda, herşeyin nasıl da mükemmel yaratıldığı düşüncesi sardı beynimi… Doğa inanılmaz bir denge ile ayakta dipdiri ve kendinden emin sarmalamış beni… fesleğenlere su verdiğimi gören diğer bitkilerin bakışlarından rahatsız oldum bir ara… Tamam dedim sıra sizede gelecek… cılız begonvilimin dibine bıraktım hortumu… hemen koşturup küçük bahçemde bulunan asma, zakkum, limon ve begonvile de sularını verip, günaydın dedim… Hemen fesleğenlerimin bulunduğu bahçeme geri döndüm… onları bir yaz yağmuru tadında sularken, taşların da ıslanmak istediği hissine kapıldım… onları da suladım… büyüyüp serpilsinler için değil. Mis gibi taş/toprak kokusu yaysınlar diye… Nedendir bilinmez bugün mükemmel bir gün… Denize de gitmem lazım… Ne yapıp ne edip gitmek lazım…

Akşamüstüne doğru yolu buralara düşen arkadaşlarım geldi aklıma… ne yapıp edip onları aramalıyım… ama onlar benden daha atik davranıp, Palamut büküne gitmekten bahsettiler… Kadro sağlam hepsi vosvosçu, hepsi rakıcı… olur dedim memnuniyetle… gittim… gecenin sonunda donla olmama aldırmadan denize bile girdim. Çok keyifliydi… Megaköy’de yasakmış donla girmek denize… bizim parolamız hazırdı. “Vosvosçu uyuma! Donuna sahip çık!!!” gecenin o körü ister aldığın alkoldendir deyin ister demeyin su nasıl sıcak ve davetkardı anlatamam… keşke her akşam yüzebilsem…

Bir gün sonra “başka hayatlar” tanıdım. Çok memnunum… burada o kadar çok “başka hayatlar” var ki… Sağlığım yerinde, kafam rahat bir de hasret olmasa… O gece “dostum” adlı türkü çalmaya başladığında bir çocuk gibi heyecanlanıp, dostumu aradım… etrafımda eşimi ve kızımı aradım bütün gece… her şey iyi hoş da bir de hasretlik olmasa…keşke tüm sevdiklerimle burada yepyeni bir hayatın temellerini atabilsek… sizler doğru yolu bulup, megaköy’ü terkedip, buralara gelseniz keşke… Burada çok ilginç bir hayat var…

Kalın sağlıcakla,

Vosmanius
01.09.05

“Bugün dünya barış günüydü… tüm dünyaya barış dolu günler…”

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Seni koca kafalı şey seniiiii seni çok özlemiş olan İstanbul'a artık gelsen diyoruz ?? Datça Datça diye diye bütün yaz mevsimini yediniz zatennn yeter kış geldi ..dön yuvaya !!!
öperiz

elif + 7 cm : )+ cenk + civan
(giderek büyüyor ailemisss kıymetlimiss)