Perşembe, Ocak 26, 2006

Yeşile yaslanan bir mavilik Edremit Körfezi

Sevgili Dost Şerif Mumdöken'in kaleminden bu soğuk kış günü sizi alıp götürecek bir yazı... Sözümü biraz gecikme ile de olsa tutuyorum...


Edremit körfezi,tertemiz denizi ve az rastlanır altın kumlu,gümüş mehtaplı plajları,doğa harikası Kaz Dağı (İda) me mitolojik değerleriyle ünlüdür.
Edremit ‘in eski adı Atramytteion,Adramiti olarak geçiyor Edremit ‘in Akçay beldesi masmavi uzun sahil şeridine sahip olup gezilmeye değer bir yerdir.Birçok pansiyon ve Çadır Kamp yerlerinden seçim yapmak mümkündür.Ancak Kaz dağlarından denize dökülen Akarsu ve Çay’lardan dolayı deniz suyu yaz da olsa oldukça serindir.Her zevke hitap eden bir yerdir.
İster denize girin,isterseniz Kaz dağlarında yürüyüşe çıkın,veya Akçay yakınında Güre kaplıcalarına gidin.Veya çok sıcaktan bunalırsanız yine mangal ve yiyeceklerinizi alıp buraya
Çok yakın ancak özel aracınızla gidebileciğiniz Pınarbaşı mesire yeri vardır.Ağaçlık ve akarsuların döküldüğü bir yerdir aynı zamanda burada Alabalık üretilmekte olup bu balıklardan satın alabilirsiniz.Buradaki sular dağlardan geldiği için buz gibidir ve sıcaktan bunalanlar için bulunmaz bir fırsattır burası.Akçay bir zeytin ve zeytinyağı beldeside diyebiliriz.İstenildiği takdirde Akçay dan minibüslere binerek ½ saatlik bir yol katederek Küçükkuyu adlı sakin ve çok güzel bir balıkçı kasabasına gidebilir ve çok güzel bir gün geçirebilirsiniz.Burada deniz o kadar cömerttirki sanki denize elinizi sokup balıkları alacakmışsınız gibi gelir.Balık tutmak ve doğa’nın tadını çıkarmak için biçilmiş kaftandır burası.Yeşil ile mavi’nin ahenk içinde birleştiği bir yerdir burası ve geldiğiniz için asla pişman olmazsınız.
Akçay’ın bir de efsanesi vardır ayrıca bu limanda da bir heykeli ile de ölümsüzleştirilmiştir Akçay belediyesince.
Rivayete göre bir zamanlar Çanakkale nin Ayvacık yöresinden ‘’Cılbak baba’’ adlı bir çoban eşini öldürür,kızını yanına alır ve Edremit’in Güre köyüne yerleşir.Baba sürülerini otlatırken kızına da sıkılmasın diye birkaç kaz alır.Birlikte yola çıkar ve köye dönerlermiş.Cılbak baba ermiş olarak da anılır,yaşlanınca hacca gitmek istemiş,büyüyüp çok güzel olan kızını köyün imamına emanet etmiş,fakat köyün delikanlıları sarıkızın evlenme tekliflerine yanıt alamadıkları için Sarıkıza düşman kesilmişler,dedikodu ve iftiralar ile yıpratmaya çalışmışlar.O zamanlar uzun süren hac vazifesinden dönen cılbak baba bu vahim lekeyi temizlemek için ,biricik kızını öldürmeye kıyamamış ve kızını alıp kaz dağına bırakmak üzere yola çıkmış,bu dağdan hiçkimse sağ salim geri dönemezmiş.Bir oyuna getirerek kızını kaz dağında bırakıp köyüne dönmüş.Aradan yıllar geçmiş Sarıkız evliyalık mertebesine ulaşıp kazlarla dağlarda gezdiği dolaşırmış dillerde.Birgün Cılbak baba merak edip ve özleyip kzını görmeye gitmiş,karşısında kızını görünce pişmanlıkla af dilemiş.O sırada namaz kılmak için abdest almak istemiş ve kızında bir kova su istemiş ancak verdiği su tuzluymuş,baba tatlı su istiyorum deyince su birden talısu oluvermiş.O anda Cılbak baba kızının ermiş olduğunu anlamış ve kızına köye dön diye yalvarmış.Ancak kızı ben dönemem ancak köylüye benim masum olduğumu haber ver demiş ve Edremit’e bundan böyle bütün kızları sevdalı olacak diye beduua etmiş .Sarıkız’ın kazdağlarında bulunan türbesi bugün bile mumların yakıldığı,adakların adandığı bir yerdir.

Hiç yorum yok: