Pazar, Mayıs 14, 2006

Bir Hikaye


Kapıdan girdiğinde, bakışlarında hüzün vardı. Etrafı süzdü öncelikle. Tanıdık kimse yoktu. Bara doğru yöneldi. Ceketini çıkartıp, askıya astı. "scotch" dedi sert bir edayla. Barmen yüzüne bile bakmadan servis etti içkiyi. Bir dikişte içti. Bardak elinde, işaret parmağını ağzının deydiği yere hafifçe vurarak, bir daha anlamında barmene uzattı. Barmen göz ucuyla bakıp, tekrar doldurdu. Bir dikişte içti adam yine içkisini. Bir kez daha istediğini bardağın dudak yerine inip kalkan işaret parmağı ile belirtti barmene adam. Barmen umursamaz tavırlarla sildiği bardağı tezgaha bırakıp, tekrar doldurdu. Adam yine aynı hamle ile bardağı sonlandırdı. "Hesap?" dedi. Barmen ağzında gevelercesine hesabı söyledi. Adam cebinden parayı çıkartıp bara koydu. "Üstü kalsın" dedi. Arkasını bara dönüp ve hafif sendeleyerek, kapıdan çıktı.

Barmen tenha olan bara şöylece bir bakıp, bardak silmeye devam etti. Adam o sırada motoruna bindi, çalıştırdı ve uzaklaştı. O esnada, barda köşe masada oturan iki kamyon şoförü tuttukları takımlar ve içtikleri bira hakkında tartışa tartışa dilleri şişmiş bir şekilde seslerini yükseltmeye başladılar. Belli ki olay burada bitmeyecekti. Barmen eline aldığı tirbuşonu henüz yeni sildiği bardağa vurarak ses çıkarttı. İki şoförde birden sustular. Diğerinden daha ayık olanı sağ elini havaya kaldırarak önce özür diledi. Sonra da hesabı istedi. Barmen, "Bu şekilde yola çıkmamalısınız dedi. Yatın uyuyun sabahtan gidersiniz." dedi. Diğerine göre nispeten ayık olan başıyla onayladı. Kalkatılar hesabı ödeyerek. Barmen, masaları dolaştı. kirli kültablalarını yere dökerek temizledi. Kirli bardakları bara taşıdı. İki eliyle belini tutup arkaya doğru gerindi. "Ne kadar da yorulmuşum" dedi kendi kendine.
Bir scotch koydo kendine. hafiften göbeğini kaşıyarak camdan dışarı baktı. Nispeten ayık olan şoför sözünü dinlemiş ve otoparkta uyumuştu. Sarhoş olan ise, yola çıkmıştı.
Barmen biraz boş bakınıp, iyice ışıkları söndürdü. Müdüriyetin arkasından açılan küçük gizli kapıdan üst kata, odasına çıktı. Bugün işler fena değildi doğrusu. Üzerine sinen patates kızartması kokusuna aldırmadan yatağa atıverdi kendini. Yarın yeni bir gün, yeni kazanç demekti. Kafasını yastığa koyar koymaz uyuyakaldı.

Yerel Country radyosunda çalan müzikle uyandı her sabah olduğu gibi. Yatağın sağına baktı. Marry Sue'nun onu 6 sene önce bir kamyon şöforü ile kaçtığı geldi aklına. Hayat böyle birşeydi işte. Bir gün var bir yok... birkaç haftalık sakalını ovuşturarak giyindi. Kıyafeti, her gün giydiği kıyafetti. Gömlek biraz renk değiştirmiş olsa da idare ederdi. Bu arada patates kızartması kokusu hala üzerindeydi ve hiç umrunda değildi.

Hava çok sıcaktı. Her zaman olduğu gibi mutfak kısmında sinekleri öldürerek başlayacaktı güne. Dünden kalan tabaklar yıkanmalıydı. Çünkü tüm tabaklar kullanılmıştı bir gece evvel. Zaten hepi topu bir düzine tabak vardı. Lavaboyu doldurup, bulaşıkları içine attı. Son derece kalitesiz ama iyi köpüren deterjanına güveniyordu. Neredeydi bu kahrolası önlüğü? hah! işte orada ama oldukça pisti. Yıkaması lazımdı. Kasabaya indiğimde, yeni bir tane daha almalıyım dedi kendi kendine...

Çölde hayat ne kadar da sakindi. Ne kadar da sıradan... Buralardan uzaklaşmalıydı. Ama doğduğundan beri çıkmamıştı bu yerden. Kasaba dışında bildiği tek yer televizyondan seyrettiği Las Vegas'tı ve buraya çok da uzak sayılmazdı... Emektar pick-up'ı onu oralara götürebilir miydi? Peki oralara gidebilse nerede kalırdı? Bir ara barında yemek yemiş Las Vegas'a giden şarkıcı kız geldi aklına. Acaba şu an hala orda mıdır? hala şarkı söylüyor mudur? diye düşündü.
Sonrasında kendi haline bıraktığı bulaşıklar geldi aklına... Barına şöyle bir baktı geçerken mutfağa... Bu hayatı yaşamalıydı. Başka yerde yem olurdu kurda kuşa. Hem birazdan Biracı gelecekti. İşine dönmeliydi ve döndü...

Hiçbir özelliği yok yaşatımın diye düşündü. Hakikaten de yoktu. O koskoca evrende, kocaman bir dünyanın, büyük bir kıtasının orta halli bir eyaletinde, ufacık bir kasabanın, minicik bir köyünde, küçük bir yol işletmesinin lokanta işletmecisiydi ve hep öyle kalacaktı.

Vosm@nius

2 yorum:

Unknown dedi ki...

süper bir yazı ellerinize sağlık.

Eski Datça dedi ki...

teşekkürler kıvanç... :-)