Perşembe, Ocak 26, 2006

Aradığınız Huzurlu Ortam


Apart Otel olarak 2006 yaz sezonunda hizmet vermeye başlayacağımız Eski Datça Evlerinde, hedefimiz büyükşehir sıkıntısından, stresinden uzaklaşmak isteyen siz değerli doğaseverleri özgün ve ince detaylarla bezenmiş, son derece tipik bir köy ortamında, dinlendirmek ve ihtiyacınız olan huzuru sizlere verebilmektir.

Eski Datça Evleri iki ayrı evden oluşmaktadır... İncir ve Badem. İncir tipi apartlarımız 2 kişilik stüdyo tipinde oda+banyo şeklindedir. Yaşam alanı bir mutfakçık ve yatak odasını barındırmaktadır. Badem tipi apartlarımız en fazla 4 kişiliktir, yaşam alanı+yatak odası+banyodan oluşmaktadır. Yaşam alanı aynı zamanda mutfak barındırır. Her iki tip evimizin vazgeçilmezi şöminelerimiz ve taş mimarimiz yörenin tipik özelliklerini yansıtmaktadır. Badem tipi evlerimizin önünde yeralan müştemelatımız stüdyo tarzda düşünülmüş, daha minimalist ve otonom olmak isteyen değerli misafirlerimize tahsis edilmek üzere dizayn edilmiştir. Ayrıca Eski Datça'yı gezerken soluklanacağınız bir de cafe'miz siz değerli misafirlerimizin hizmetine girecektir.

www.eskidatcaevleri.com

Edirne

Benim için hakikaten farklı bir yeri olan Edirne'yi bir de Şerif Mumdöken'den dinleyin...


Eğer yolunuz düşerse size mutlaka tavsiye edebileceğim,gezip görmeye değer şirin serhat şehri eski adı ADRIANAPOLIS şimdiki Edirne ye gitmenizdir. Tarihi ve kültürel zenginliği ile dikkat çeken bir kent. Bu şehir e nereden girerseniz girin sizi yüksekte asılı gibi görünen Selimiye camii karşılar. Mimar Sinan’ın en önemli yapıtlarından biridir.Dört minaresi ve 999 adet penceresi vardır, Balkan harbinden kalma camii kubbesinde halen izleri belli olan atılan toplardan aldığı hasar vardır.
Bu camii ile ilgili küçük bir de hikayesi vardır:Daha burada camii yok iken,yerinde güzel bahçeli bir ev ve bu evde yaşayan yaşlı bir kadın varmış,bahçesi rengarenk laleler ile bezeli imiş,oradan geçenler gıpta ile bakarlarmış.Bir gün Mimar Sinan demişki;teyzeciğim bu evin yerini bize ver buraya güzel bir eser yapalım demiş.Kadın kabul etmiş ancak bir şartla demiş,
Benden hatıra olan bir şey olsun!! Şüphesiz Mimar Sinan kabul etmiş ve hemen inşaat a başlanmış,mihrabın alt kısmına mermerden bir lale koyalım demiş.Ancak ustalardan biri yanlışlıkla lale’yi ters koymuş ve o Günden bu yana lale ters durmaktadır.

Yine Mimar Sinan’ın büyük bir usta olduğunun kanıt’ı olarak; zamanla camii ‘nin bahçe duvarı yıkılır ve yıkıntı’nın arasından deri üzerine işlenmiş olarak camii’nin teferruatlı bir kroki’si ve
Herhangi bir yıkılma sırsaında ne ile ve nasıl tamir edileceğinin tarif’u bulunmuştur.
Edirne ye bağlı ilçeler Enez,Havsa,İpsala,Keşan,Lalapaşa,Meriç,Süleoğlu ve Uzunköprüdür.
Edirne küçük bir yer olduğundan gezilecek yer olarak Saraçlar Caddesi vardır,bu Cadde üzerinde sağlı sollu dükkan ve mağazalar vardır.

Camii’lerin en önemlileri Selimiye,eski camii,üç şerefeli camii ve muradiye camii’dir.
Saraçlar Caddesi üzerinde yeralan Alipaşa kapalıçarşısı vardır: bu çarşı’nın orta kapısında
Edirne’ye has özel ciğer lokantaları vardır,başka hiçbiryerde böyle ciğer yiyemezsiniz;
Ciğerler cips şeklinde ince kesilerek kızgın yağda kızarırı yanında yine kızarmış kırmızı kurutulmuş kırmızı biber vardır ve Cola ile mükemmel bir öğle yemeğidir.

Yine Edirne ‘nin meşhur sayılan Afyon kaymağına benzer Devamisk’i vardır.Eski Camii yanında bulunan küçük kapalıçarşı olan Arasta da ,rengarenk meyve şeklinde özel süs sabunları satılmaktadır.

Veya sıkıldığınızda Meriç nehri kenarında bir çay bahçesinde oturup çayınızı yudumlayabilir,güzel bir gün geçrebilirsiniz.

Kapıkule tarafından Edirne ye giriş te sol tarafta büyük bir meydan vardır,her yıl burada Kırkpınar güreşleri yapılır,bu bir Festival niteliğinde olup,yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrar.Aynı zamanda yerli ve yabancı folklor gurupları gösteriler düzenlerler.

Edirne ye çok yakın olan Yunanistan a açılan kapı olan Karaağaç dan hafta sonları onlara göre çok ucuz olduğu için Yunanlılar gelir alışverişlerini yapıp,aynı gün geri dönerler.

Ayrıca Kapıkule en büyük sınır kapılarımızdan olduğu için yaz kış buradan sayısız araç ve insan geçer ve Edirne ‘ye uğrayıp harcama yaparlar.

Son yıllarda Edirne de diğer şehirler gibi büyümektedir,İstanbul ‘dan Edirne ye girerken sayısız yeni yerleşim yerleri kurulmuştur,yeni Trakya Üniversietesi de burada yer almaktadır.

Kısacası Edirne gezilmesi ve görülmesi gereken güzel şehirlerimizdendir.

Yeşile yaslanan bir mavilik Edremit Körfezi

Sevgili Dost Şerif Mumdöken'in kaleminden bu soğuk kış günü sizi alıp götürecek bir yazı... Sözümü biraz gecikme ile de olsa tutuyorum...


Edremit körfezi,tertemiz denizi ve az rastlanır altın kumlu,gümüş mehtaplı plajları,doğa harikası Kaz Dağı (İda) me mitolojik değerleriyle ünlüdür.
Edremit ‘in eski adı Atramytteion,Adramiti olarak geçiyor Edremit ‘in Akçay beldesi masmavi uzun sahil şeridine sahip olup gezilmeye değer bir yerdir.Birçok pansiyon ve Çadır Kamp yerlerinden seçim yapmak mümkündür.Ancak Kaz dağlarından denize dökülen Akarsu ve Çay’lardan dolayı deniz suyu yaz da olsa oldukça serindir.Her zevke hitap eden bir yerdir.
İster denize girin,isterseniz Kaz dağlarında yürüyüşe çıkın,veya Akçay yakınında Güre kaplıcalarına gidin.Veya çok sıcaktan bunalırsanız yine mangal ve yiyeceklerinizi alıp buraya
Çok yakın ancak özel aracınızla gidebileciğiniz Pınarbaşı mesire yeri vardır.Ağaçlık ve akarsuların döküldüğü bir yerdir aynı zamanda burada Alabalık üretilmekte olup bu balıklardan satın alabilirsiniz.Buradaki sular dağlardan geldiği için buz gibidir ve sıcaktan bunalanlar için bulunmaz bir fırsattır burası.Akçay bir zeytin ve zeytinyağı beldeside diyebiliriz.İstenildiği takdirde Akçay dan minibüslere binerek ½ saatlik bir yol katederek Küçükkuyu adlı sakin ve çok güzel bir balıkçı kasabasına gidebilir ve çok güzel bir gün geçirebilirsiniz.Burada deniz o kadar cömerttirki sanki denize elinizi sokup balıkları alacakmışsınız gibi gelir.Balık tutmak ve doğa’nın tadını çıkarmak için biçilmiş kaftandır burası.Yeşil ile mavi’nin ahenk içinde birleştiği bir yerdir burası ve geldiğiniz için asla pişman olmazsınız.
Akçay’ın bir de efsanesi vardır ayrıca bu limanda da bir heykeli ile de ölümsüzleştirilmiştir Akçay belediyesince.
Rivayete göre bir zamanlar Çanakkale nin Ayvacık yöresinden ‘’Cılbak baba’’ adlı bir çoban eşini öldürür,kızını yanına alır ve Edremit’in Güre köyüne yerleşir.Baba sürülerini otlatırken kızına da sıkılmasın diye birkaç kaz alır.Birlikte yola çıkar ve köye dönerlermiş.Cılbak baba ermiş olarak da anılır,yaşlanınca hacca gitmek istemiş,büyüyüp çok güzel olan kızını köyün imamına emanet etmiş,fakat köyün delikanlıları sarıkızın evlenme tekliflerine yanıt alamadıkları için Sarıkıza düşman kesilmişler,dedikodu ve iftiralar ile yıpratmaya çalışmışlar.O zamanlar uzun süren hac vazifesinden dönen cılbak baba bu vahim lekeyi temizlemek için ,biricik kızını öldürmeye kıyamamış ve kızını alıp kaz dağına bırakmak üzere yola çıkmış,bu dağdan hiçkimse sağ salim geri dönemezmiş.Bir oyuna getirerek kızını kaz dağında bırakıp köyüne dönmüş.Aradan yıllar geçmiş Sarıkız evliyalık mertebesine ulaşıp kazlarla dağlarda gezdiği dolaşırmış dillerde.Birgün Cılbak baba merak edip ve özleyip kzını görmeye gitmiş,karşısında kızını görünce pişmanlıkla af dilemiş.O sırada namaz kılmak için abdest almak istemiş ve kızında bir kova su istemiş ancak verdiği su tuzluymuş,baba tatlı su istiyorum deyince su birden talısu oluvermiş.O anda Cılbak baba kızının ermiş olduğunu anlamış ve kızına köye dön diye yalvarmış.Ancak kızı ben dönemem ancak köylüye benim masum olduğumu haber ver demiş ve Edremit’e bundan böyle bütün kızları sevdalı olacak diye beduua etmiş .Sarıkız’ın kazdağlarında bulunan türbesi bugün bile mumların yakıldığı,adakların adandığı bir yerdir.