Cumartesi, Nisan 12, 2008

Meyhane

Foto : Ara Güler

Gözgözü görmüyor... sigara dumanı her taraf... kalabalık bir mekanın en dibinde tek kişilik bir masada oturuyordu. Hemen yanında yine tek kişilik bir masada feleğin çemberine parmak atmış Hüsnü Abi kemanını öttürüyordu. Keman ötmüyor adeta dile gelmiş konuşuyordu...

Tek masayı işgal eden, başı önünde, "saçların tarumar, gözlerinde nem, ateşe benzerdin, küle dönmüşsün" şarkısına eşlik ediyordu. Eşlik eden kişinin Paşa babasının en sevdiği şarkılardan biriydi o. Bu yüzden kimi zaman sessizce, kimi zaman avazı çıktığı kadar eşlik ederek hem ruha şad, hem de eskileri yaşamak adına kendinden geçiyordu. Hani filmlerden çıka gelmiş, hayatı film gibi gözlerinin önünden geçmiş olgusu var ya, tam anlamıyla onu yaşıyordu... Bu melankoli, eşiyle ilişkisini gözünün önüne getirdiğinde, yaşlılıkları canlanmıyordu. Bambaşka biri vardı yanında... Belki de bu gördüğü gerçekti yada tamamen yanılsama... Kim bilebilirdi ki? Kimi zaman bu beliren şekiller değil miydi hayatında karşısına çıkanlar... Temkinli mi davranmalıydı yoksa görmezden mi gelmeliydi... geriye bakıp, karşısına çıkanlara mı bakmalıydı... Şarkı bitti. "Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un" başladı. Bu şarkının çok anısı vardı. Hemde keskelalaka... başka başka düşüncelere daldı... Yolluğunu sipariş edip, beyaz peynirinden bir çatal aldı... pastımalı humus soğumuştu. Yenisini istedi. Nerede o eski lakerdalar dedi içinden... Sadık, her zaman ki garsonu, buz gibi bir şişe soğuk su getirdi. Hesabı istediğini belirtir el işaretine "anladım abi" tarzında bir kafa eyme ile cevap verdi Sadık.

Hesap her zamanki, müzik her zamanki, düşünceler her zamanki. Demir almak zamanı Nusret, eve gitme vakti... Ceket omuza, sağdan sağdan... yavaş ama hızlı... Hadi Nusret ev bekler seni...


Sağlıcakla Kalın


Vosmanius

Hiç yorum yok: