Pazartesi, Ocak 05, 2009

İyi ki Burdayım...


Yağmurlu, isli pisli bir İstanbul akşamı dar atmıştım kendimi eve... Trafikle boğuşmuş, ağız dolusu küfür etmiş belki bir o kadar yemiş gelmiştim evime... Evim o zaman kocaman... Bir dostumla şakalaşırdık odadan odaya vesaitle gitmek lazım diye... Şimdi? adım hesabı :-) O akşam açlığı ezdikten sonra resim defterime gömülmüştüm... Bir ev çizmiştim. Taştan... Eski bir Rum evi... Begonvillerle süslemiştim. İsyanımın haykırışıydı kağıda akseden... burada olmalıyım dedim. O zaman evim doğalgazlı, donla geziyorum evde sıcaktan. Çöpü dairenin dışında yangın merdiveninin orada bulunan borudan atıyorum... Ondan evvelki evde kapıcımız var... Vayyy!... "Hüsmen efendi, bi kalıp beyaz peynir, bir camel, bi büyük rakı kap ta gel" zamanı... Pişmanlık mı? yooo kesinlikle değil ama insan ne oldum diil ne olacağım demeli misali işte...

Uzunca bir dönem işim iyi, gelirim fena değil... ama benim aklımda "küçük esnafım ben" düşüncesi... Eeee? olduk işte nooldu? Bay Unakıtan'a çalışır olduk... Kendi işimizin patronu olmamıza rağmen... Bu tabi ki düzelecektir ama görünen o şimdi... Geçen gün eskilere, resimlere daldım... o zamanlarla bu zamanlar arasında ne kadar fark var...
Ben ne kadar insanca düşünürmüşüm meğer... hatta safça... bende varsa herkesindir diye düşünmüşüm... düşünürdüm de... olsun varsın yaşananlar güzeldi. Paylaşımlar doyumsuzdu. Hiçbir zaman paranın esiri olmadım, olamadım, olmayacağım da. Şimdi de gayet rahatım. Ben gerekeni yaptım. Kesinlikle pişman değilim... Yerimden memnunum... Olduğum yer olmam gereken yer... İstanbul'la alakalı bir tek Yapı market ve balık özlüyor olmam benim manyaklığım... Olsun varsın... Ben buraya aitim. Bunu tüm benliğimle hissediyorum. Çocuklarıma, hayat arkadaşıma bakıyorum. Onlarda mutlu hayatlarından... Burada olmaktan... Gerçi pek seçme şanları yok ama olsun varsın... Çok isterlerse, okumaya, yaşamaya istedikleri yere gitmekte özgürler... Çıkmam ki karşılarına "yooo gidemezsin!" diye...
Esasen herkes gitse ben yine de burada kalırdım sanırım... Beni buraya bağlayan ilginç bir bağ var anlatamadığım... Kendimin de çok bilemediği...
Herkes seçtiği hayatı yaşasın, sevdiği işi yapsın... bu gerçekten böyle... Bir büyüğüm "herkes kendi hayatının mimarıdır" demişti. O zaman çok koymuştu bu laf... Şimdi ise mimar olmaktan gurur duyuyorum.
Bu inşaat esnasında belki birçok kaybım oldu ama diğer taraftan inanılmaz kazanımlarım oldu bunu göz ardı edemem... Emeği geçen herkese şükran borçluyum...
Netice itibari ile gururlu, mutlu, dingin ve umutluyum... İyi ki buradayım... Yeryüzünün cenneti Datça'da...

Kalın sağlıcakla,

Vosmanius

Hiç yorum yok: